Zamanin ve insan hafizasinin gölgelerinde saklanan bir kasaba.Cuma Bozkurt'un kaleminden çikan "Yankilanan Sessizlik", okuru tas sokaklarin, pasli kapilarin, perdelerin ardindaki bakislarin arasinda dolastiran derin bir iç yolculuga davet ediyor. Yillar sonra, miras kalan bir evin çagrisiyla dogdugu kasabaya geri dönen bir adam. Çocuklugunun geçtigi, ancak artik yabancilastigi bu topraklarda, her tas duvarin ardinda bir hikâye, her gölgede geçmisten sizan bir fisilti vardir.
Kasaba, sessizligin sadece bir yokluk degil, dokunulabilir bir varlik oldugu, insanin üzerine çöken görünmez bir agi gibi islenmistir satirlara. Eski evin kapisindan içeri adim atmak, yalnizca tozlu odalara degil; bastirilmis anilara, unutulmus acilara ve gömülü sirlarin yüküne girmektir. Los sofada, örtüler altindaki esyalar arasinda kesfedilen eski bir sandik ve onun içinden çikan sararmis sayfali bir defter, kasabanin ve ailenin bilinmeyen geçmisine açilan kapidir.
Yasak bir askin, yarim kalmis cümlelerin, gönderilmemis notlarin ve bir gelincigin sessiz tanikligi.Her sayfada, hem defterin sahibinin hem de onu okuyan kisinin ruhuna isleyen bir hikâye açiga çikar. Askin, aidiyetin, kaybin ve suskunlugun ördügü bu hikâye, kasabanin agirbasli sessizliginde yankilanirken, okuru da kendi geçmisinin sessizliklerini dinlemeye çagirir."Yankilanan Sessizlik", yalnizca bir dönüs hikâyesi degil; ayni zamanda köklerin, hatiralarin ve insan ruhunun en karanlik köselerindeki sirlarin romanidir.
Cuma Bozkurt'un güçlü tasvirleri ve derinlikli anlatimi, okuru adeta mekânin ve zamanin içine hapseder. Tas sokaklarin soguklugu, tandirdan yayilan ekmek kokusu, pencerelerin ardindaki görünmez gözler ve gece çöktügünde agirlasan hava. Hepsi bir araya gelerek romanin atmosferini büyüleyici bir yogunluga tasir. Bu eser, okuru yalnizca bir hikâyeye degil, bir duygunun içine davet ediyor: Sessizligin, bazen en yüksek ses oldugunu hatirlatan bir duygunun.Yaklasik 100 sayfa.
Zamanin ve insan hafizasinin gölgelerinde saklanan bir kasaba.Cuma Bozkurt'un kaleminden çikan "Yankilanan Sessizlik", okuru tas sokaklarin, pasli kapilarin, perdelerin ardindaki bakislarin arasinda dolastiran derin bir iç yolculuga davet ediyor. Yillar sonra, miras kalan bir evin çagrisiyla dogdugu kasabaya geri dönen bir adam. Çocuklugunun geçtigi, ancak artik yabancilastigi bu topraklarda, her tas duvarin ardinda bir hikâye, her gölgede geçmisten sizan bir fisilti vardir.
Kasaba, sessizligin sadece bir yokluk degil, dokunulabilir bir varlik oldugu, insanin üzerine çöken görünmez bir agi gibi islenmistir satirlara. Eski evin kapisindan içeri adim atmak, yalnizca tozlu odalara degil; bastirilmis anilara, unutulmus acilara ve gömülü sirlarin yüküne girmektir. Los sofada, örtüler altindaki esyalar arasinda kesfedilen eski bir sandik ve onun içinden çikan sararmis sayfali bir defter, kasabanin ve ailenin bilinmeyen geçmisine açilan kapidir.
Yasak bir askin, yarim kalmis cümlelerin, gönderilmemis notlarin ve bir gelincigin sessiz tanikligi.Her sayfada, hem defterin sahibinin hem de onu okuyan kisinin ruhuna isleyen bir hikâye açiga çikar. Askin, aidiyetin, kaybin ve suskunlugun ördügü bu hikâye, kasabanin agirbasli sessizliginde yankilanirken, okuru da kendi geçmisinin sessizliklerini dinlemeye çagirir."Yankilanan Sessizlik", yalnizca bir dönüs hikâyesi degil; ayni zamanda köklerin, hatiralarin ve insan ruhunun en karanlik köselerindeki sirlarin romanidir.
Cuma Bozkurt'un güçlü tasvirleri ve derinlikli anlatimi, okuru adeta mekânin ve zamanin içine hapseder. Tas sokaklarin soguklugu, tandirdan yayilan ekmek kokusu, pencerelerin ardindaki görünmez gözler ve gece çöktügünde agirlasan hava. Hepsi bir araya gelerek romanin atmosferini büyüleyici bir yogunluga tasir. Bu eser, okuru yalnizca bir hikâyeye degil, bir duygunun içine davet ediyor: Sessizligin, bazen en yüksek ses oldugunu hatirlatan bir duygunun.Yaklasik 100 sayfa.