Güneydogu'nun sert cografyasinda, tasin topraga galip geldigi Kayalar köyünde hayat, hem doganin hem de kaderin zorluklariyla örülüdür. Gaziantep'in Nizip ilçesine bagli bu küçük yerlesim, Antep fistigi agaçlarinin sabirla yeserdigi, insanlarin nasir tutmus elleriyle geçim mücadelesi verdigi, kayalarin gölgesinde unutulmus bir dünyadir. Burada, günesin dogusuyla baslayan ve batisiyla tükenen her gün, umudun ve hayal kirikliginin iç içe geçtigi bir sinav gibidir.
Riza, karisi Elif ve hasta ogullari Umut, bu sinavi en agir sekilde yasayanlardan biridir. Kurakligin kavurdugu, fistik dallarinin soldugu bir yazda, Riza'nin çaresizligi onu bahçesinin en ücra kösesine, kimsenin islemeye deger bulmadigi kayalik bir bölgeye sürükler. Orada, topragin derinliklerinde parildayan gizemli bir tas damari bulur. Bu tas, sadece isigiyla degil, beklenmedik iyilestirme gücüyle de hayatlarini degistirir.
Umut'un solup giden nefesi, bu tasin küçük bir parçasiyla yeniden canlanir. Ancak mucize, beraberinde korku, kiskançlik ve tehlikeyi getirir. Küçük köyde sir saklamak zordur. Umut'un iyilesmesi dedikodulari alevlendirir, komsularin bakislari merak ve açgözlülükle dolar. Köyün yaslisi Haci Dede'nin uyarilari, Riza'nin içindeki korkuyu büyütür. Artik bu tasin sadece bir umut degil, ayni zamanda bir sinav oldugunun farkindadir.
Kararini verir: Tasi sehre götürecek, gerçegini ögrenecek ve ailesini bu fisiltilarin bogdugu köyden uzaklastiracaktir."Kayalarin Fisiltisi" sadece bir köy hikâyesi degil, ayni zamanda insanin içindeki iyilik ve kötülükle, hirs ve vicdanla, umut ve korkuyla yüzlesmesinin romanidir. Tasin pariltisi, bir ailenin kaderini degistirebilir mi? Yoksa bu parilti, en derin gölgeleri mi uyandirir? Anadolu'nun sert taslari arasinda filizlenen bu öykü, okuru hem topragin hem de insan ruhunun derinliklerine dogru unutulmaz bir yolculuga çikariyor.
Yaklasik 100 sayfa.
Güneydogu'nun sert cografyasinda, tasin topraga galip geldigi Kayalar köyünde hayat, hem doganin hem de kaderin zorluklariyla örülüdür. Gaziantep'in Nizip ilçesine bagli bu küçük yerlesim, Antep fistigi agaçlarinin sabirla yeserdigi, insanlarin nasir tutmus elleriyle geçim mücadelesi verdigi, kayalarin gölgesinde unutulmus bir dünyadir. Burada, günesin dogusuyla baslayan ve batisiyla tükenen her gün, umudun ve hayal kirikliginin iç içe geçtigi bir sinav gibidir.
Riza, karisi Elif ve hasta ogullari Umut, bu sinavi en agir sekilde yasayanlardan biridir. Kurakligin kavurdugu, fistik dallarinin soldugu bir yazda, Riza'nin çaresizligi onu bahçesinin en ücra kösesine, kimsenin islemeye deger bulmadigi kayalik bir bölgeye sürükler. Orada, topragin derinliklerinde parildayan gizemli bir tas damari bulur. Bu tas, sadece isigiyla degil, beklenmedik iyilestirme gücüyle de hayatlarini degistirir.
Umut'un solup giden nefesi, bu tasin küçük bir parçasiyla yeniden canlanir. Ancak mucize, beraberinde korku, kiskançlik ve tehlikeyi getirir. Küçük köyde sir saklamak zordur. Umut'un iyilesmesi dedikodulari alevlendirir, komsularin bakislari merak ve açgözlülükle dolar. Köyün yaslisi Haci Dede'nin uyarilari, Riza'nin içindeki korkuyu büyütür. Artik bu tasin sadece bir umut degil, ayni zamanda bir sinav oldugunun farkindadir.
Kararini verir: Tasi sehre götürecek, gerçegini ögrenecek ve ailesini bu fisiltilarin bogdugu köyden uzaklastiracaktir."Kayalarin Fisiltisi" sadece bir köy hikâyesi degil, ayni zamanda insanin içindeki iyilik ve kötülükle, hirs ve vicdanla, umut ve korkuyla yüzlesmesinin romanidir. Tasin pariltisi, bir ailenin kaderini degistirebilir mi? Yoksa bu parilti, en derin gölgeleri mi uyandirir? Anadolu'nun sert taslari arasinda filizlenen bu öykü, okuru hem topragin hem de insan ruhunun derinliklerine dogru unutulmaz bir yolculuga çikariyor.
Yaklasik 100 sayfa.