el - Havâssu’n - Nâfi'a fî Tefsîr - i Sûreti’l - Vâki'a
Par : ,Formats :
Disponible dans votre compte client Decitre ou Furet du Nord dès validation de votre commande. Le format ePub protégé est :
- Compatible avec une lecture sur My Vivlio (smartphone, tablette, ordinateur)
- Compatible avec une lecture sur liseuses Vivlio
- Pour les liseuses autres que Vivlio, vous devez utiliser le logiciel Adobe Digital Edition. Non compatible avec la lecture sur les liseuses Kindle, Remarkable et Sony
- Non compatible avec un achat hors France métropolitaine
, qui est-ce ?Notre partenaire de plateforme de lecture numérique où vous retrouverez l'ensemble de vos ebooks gratuitement
Pour en savoir plus sur nos ebooks, consultez notre aide en ligne ici
- FormatePub
- ISBN8231456970
- EAN9798231456970
- Date de parution15/08/2025
- Protection num.Adobe DRM
- Infos supplémentairesepub
- ÉditeurWalzone Press
Résumé
Yaklasik alti asirlik Osmanli Medeniyeti askeri ve siyasi alanda oldugu gibi kültürel alanda da çok önemli eserler ortaya koymustur. Bu eserlerin Osmanlica kaleme alinmis olmasi günümüz gençligi ve de özellikle Osmanlica bilmeyenler tarafindan okunup istifade edilmesine mani olmaktadir. Yeni nesillerin atalarinin çalismalarindan, onlarin kültür mirasindan yararlanamamasi gibi bir durum kabul edilebilecek bir sey olmasa gerektir.
Dolayisiyla bu mirasimizin gerek sadelestirme ve gerekse transkripsiyon yoluyla günümüz bilim dünyasina kazandirilmasi çok önemlidir. Böylece geçmise ait tecrübelerin gelecek nesillere aktarilmasi ve ecdadin atmis oldugu temeller üzerine yeni binalarin insasi gerçeklesmis olacaktir.Iste transkripsiyonunu yaptigimiz, Mehmed Fevzi Efendi'nin 'el-Havâssu'n-Nâfi'a fî Tefsîr-i Sûreti'l-Vâki'a' adli eseri de müellifin yasamis oldugu zaman dilimi kültür hayatini yansitmasi ve ayni zamanda Osmanli tefsir çalismalarini da animsatan tipik bir tefsir örnegi olmasi açisindan biz nesillere yeni bir seyler verecegi kanaatindeyiz.
Bu açidan adi geçen bu eseri inceleyerek tefsir ilmindeki yerini bu ilme katkilari ile kendinden sonrakilere tesirinin ortaya koyulmasinin ilmi bir ihtiyaç oldugu düsüncesiyle bu çalismaya karar verdik.Üslûbu ve dili günümüz Türkçe'sine göre oldukça edebî ve yer yer anlasilmasi güç cümlelerle doludur. Çalismamiz esnasinda müellifin kullanmis oldugu dili, o günün Osmanli ulemasinin dil ve edebiyat yönüyle kültürel zenginligini yansitmasi adina mümkün oldugunca muhafaza etmeyi özellikle uygun gördük.
Eser 1313 senesinde Istanbul'da basilmis olan bu eser, 19 sayfa gibi küçük hacimli olmasina ragmen hayli velûd olan müellifin tefsir sahasinda kaleme almis eserlerinden sadece birisidir. Eserde tefsîr ve usûlü açisindan göze çarpan en önemli husus ayetlerin mealimsi izah ve beyânlarla yorumlanmis olmasidir. Bu açidan klasik tefsir anlayisinin öne çikan disiplinlerinden birkaç hadisle istishad disinda hemen hemen hiç yararlanilmamistir.
Eserin okuyucular tarafindan daha kolay anlasilmasi için imkânlar ölçüsünde her türlü çaba harcanmistir. Ilmi ölçütler çerçevesinde bazi tasarruflarda bulunulmustur.Çalismaya geçmeden önce okuyucuya müellif hakkinda kisa da olsa bilgi verebilmek için hayati, ilmi sahsiyeti ve eserleri belirtilmistir. Eser Osmanlica oldugundan ve kaleme alinmis oldugu zaman dilimi içinde günümüz mevcut sayfa düzeni ve imla kurallarinin kullanilmiyor olmasindan dolayi sifahi anlatim esasina dayali bir metin hüviyetindedir.
Dolayisiyla günümüz okuyucusuna kolaylik saglamasi adina mümkün mertebe sayfa düzeni, paragraf ve noktalama isaretleriyle daha anlasilir hale getirilmistir. Eserin orijinalinde dipnot kullanilmamistir. Verilen bilgilerin kaynagi gösterilmemistir. Dolayisiyla mümkün oldukça müellifin verdigi bilgilerin kaynaklari gösterilmis ya da konuyla ilgili daha fazla bilgi edinilebilecek kaynaklara dipnotlarda isaret edilmistir.
Çalismada dipnot adina ne görülüyorsa hepsi kendi notlarimizdir. Onun için tarafimizdan ayrica bir isarete gerek duyulmamistir. Müellifin verdigi bilgiyle kaynaklar arasinda farklilik varsa ona da isaret edilmistir. Eserde sadece metinleri verilen hadislerin hepsinin ayri ayri tercüme ve ilgili kaynaklardan çikarimlari yapilmistir. Dikkat çekici bir diger husus müellifin; ayetlerin tefsirini yaparken meallerini vermemis olmasidir.
Bu eksigi dipnotta kendi mealimizden vermis oldugumuz mealle kapatmaya çalistik. Ecdadin eserlerinden birini gün yüzüne çikarmak ve genç nesilleri atalarinin ilim ve irfaniyla bulusturmak amaciyla yaptigimiz bu mütevazi çalismanin basta ögrencilerimiz olmak üzere konuyla ilgilenenler için yararli olmasini dileriz. E. ALPEREN
Dolayisiyla bu mirasimizin gerek sadelestirme ve gerekse transkripsiyon yoluyla günümüz bilim dünyasina kazandirilmasi çok önemlidir. Böylece geçmise ait tecrübelerin gelecek nesillere aktarilmasi ve ecdadin atmis oldugu temeller üzerine yeni binalarin insasi gerçeklesmis olacaktir.Iste transkripsiyonunu yaptigimiz, Mehmed Fevzi Efendi'nin 'el-Havâssu'n-Nâfi'a fî Tefsîr-i Sûreti'l-Vâki'a' adli eseri de müellifin yasamis oldugu zaman dilimi kültür hayatini yansitmasi ve ayni zamanda Osmanli tefsir çalismalarini da animsatan tipik bir tefsir örnegi olmasi açisindan biz nesillere yeni bir seyler verecegi kanaatindeyiz.
Bu açidan adi geçen bu eseri inceleyerek tefsir ilmindeki yerini bu ilme katkilari ile kendinden sonrakilere tesirinin ortaya koyulmasinin ilmi bir ihtiyaç oldugu düsüncesiyle bu çalismaya karar verdik.Üslûbu ve dili günümüz Türkçe'sine göre oldukça edebî ve yer yer anlasilmasi güç cümlelerle doludur. Çalismamiz esnasinda müellifin kullanmis oldugu dili, o günün Osmanli ulemasinin dil ve edebiyat yönüyle kültürel zenginligini yansitmasi adina mümkün oldugunca muhafaza etmeyi özellikle uygun gördük.
Eser 1313 senesinde Istanbul'da basilmis olan bu eser, 19 sayfa gibi küçük hacimli olmasina ragmen hayli velûd olan müellifin tefsir sahasinda kaleme almis eserlerinden sadece birisidir. Eserde tefsîr ve usûlü açisindan göze çarpan en önemli husus ayetlerin mealimsi izah ve beyânlarla yorumlanmis olmasidir. Bu açidan klasik tefsir anlayisinin öne çikan disiplinlerinden birkaç hadisle istishad disinda hemen hemen hiç yararlanilmamistir.
Eserin okuyucular tarafindan daha kolay anlasilmasi için imkânlar ölçüsünde her türlü çaba harcanmistir. Ilmi ölçütler çerçevesinde bazi tasarruflarda bulunulmustur.Çalismaya geçmeden önce okuyucuya müellif hakkinda kisa da olsa bilgi verebilmek için hayati, ilmi sahsiyeti ve eserleri belirtilmistir. Eser Osmanlica oldugundan ve kaleme alinmis oldugu zaman dilimi içinde günümüz mevcut sayfa düzeni ve imla kurallarinin kullanilmiyor olmasindan dolayi sifahi anlatim esasina dayali bir metin hüviyetindedir.
Dolayisiyla günümüz okuyucusuna kolaylik saglamasi adina mümkün mertebe sayfa düzeni, paragraf ve noktalama isaretleriyle daha anlasilir hale getirilmistir. Eserin orijinalinde dipnot kullanilmamistir. Verilen bilgilerin kaynagi gösterilmemistir. Dolayisiyla mümkün oldukça müellifin verdigi bilgilerin kaynaklari gösterilmis ya da konuyla ilgili daha fazla bilgi edinilebilecek kaynaklara dipnotlarda isaret edilmistir.
Çalismada dipnot adina ne görülüyorsa hepsi kendi notlarimizdir. Onun için tarafimizdan ayrica bir isarete gerek duyulmamistir. Müellifin verdigi bilgiyle kaynaklar arasinda farklilik varsa ona da isaret edilmistir. Eserde sadece metinleri verilen hadislerin hepsinin ayri ayri tercüme ve ilgili kaynaklardan çikarimlari yapilmistir. Dikkat çekici bir diger husus müellifin; ayetlerin tefsirini yaparken meallerini vermemis olmasidir.
Bu eksigi dipnotta kendi mealimizden vermis oldugumuz mealle kapatmaya çalistik. Ecdadin eserlerinden birini gün yüzüne çikarmak ve genç nesilleri atalarinin ilim ve irfaniyla bulusturmak amaciyla yaptigimiz bu mütevazi çalismanin basta ögrencilerimiz olmak üzere konuyla ilgilenenler için yararli olmasini dileriz. E. ALPEREN
Yaklasik alti asirlik Osmanli Medeniyeti askeri ve siyasi alanda oldugu gibi kültürel alanda da çok önemli eserler ortaya koymustur. Bu eserlerin Osmanlica kaleme alinmis olmasi günümüz gençligi ve de özellikle Osmanlica bilmeyenler tarafindan okunup istifade edilmesine mani olmaktadir. Yeni nesillerin atalarinin çalismalarindan, onlarin kültür mirasindan yararlanamamasi gibi bir durum kabul edilebilecek bir sey olmasa gerektir.
Dolayisiyla bu mirasimizin gerek sadelestirme ve gerekse transkripsiyon yoluyla günümüz bilim dünyasina kazandirilmasi çok önemlidir. Böylece geçmise ait tecrübelerin gelecek nesillere aktarilmasi ve ecdadin atmis oldugu temeller üzerine yeni binalarin insasi gerçeklesmis olacaktir.Iste transkripsiyonunu yaptigimiz, Mehmed Fevzi Efendi'nin 'el-Havâssu'n-Nâfi'a fî Tefsîr-i Sûreti'l-Vâki'a' adli eseri de müellifin yasamis oldugu zaman dilimi kültür hayatini yansitmasi ve ayni zamanda Osmanli tefsir çalismalarini da animsatan tipik bir tefsir örnegi olmasi açisindan biz nesillere yeni bir seyler verecegi kanaatindeyiz.
Bu açidan adi geçen bu eseri inceleyerek tefsir ilmindeki yerini bu ilme katkilari ile kendinden sonrakilere tesirinin ortaya koyulmasinin ilmi bir ihtiyaç oldugu düsüncesiyle bu çalismaya karar verdik.Üslûbu ve dili günümüz Türkçe'sine göre oldukça edebî ve yer yer anlasilmasi güç cümlelerle doludur. Çalismamiz esnasinda müellifin kullanmis oldugu dili, o günün Osmanli ulemasinin dil ve edebiyat yönüyle kültürel zenginligini yansitmasi adina mümkün oldugunca muhafaza etmeyi özellikle uygun gördük.
Eser 1313 senesinde Istanbul'da basilmis olan bu eser, 19 sayfa gibi küçük hacimli olmasina ragmen hayli velûd olan müellifin tefsir sahasinda kaleme almis eserlerinden sadece birisidir. Eserde tefsîr ve usûlü açisindan göze çarpan en önemli husus ayetlerin mealimsi izah ve beyânlarla yorumlanmis olmasidir. Bu açidan klasik tefsir anlayisinin öne çikan disiplinlerinden birkaç hadisle istishad disinda hemen hemen hiç yararlanilmamistir.
Eserin okuyucular tarafindan daha kolay anlasilmasi için imkânlar ölçüsünde her türlü çaba harcanmistir. Ilmi ölçütler çerçevesinde bazi tasarruflarda bulunulmustur.Çalismaya geçmeden önce okuyucuya müellif hakkinda kisa da olsa bilgi verebilmek için hayati, ilmi sahsiyeti ve eserleri belirtilmistir. Eser Osmanlica oldugundan ve kaleme alinmis oldugu zaman dilimi içinde günümüz mevcut sayfa düzeni ve imla kurallarinin kullanilmiyor olmasindan dolayi sifahi anlatim esasina dayali bir metin hüviyetindedir.
Dolayisiyla günümüz okuyucusuna kolaylik saglamasi adina mümkün mertebe sayfa düzeni, paragraf ve noktalama isaretleriyle daha anlasilir hale getirilmistir. Eserin orijinalinde dipnot kullanilmamistir. Verilen bilgilerin kaynagi gösterilmemistir. Dolayisiyla mümkün oldukça müellifin verdigi bilgilerin kaynaklari gösterilmis ya da konuyla ilgili daha fazla bilgi edinilebilecek kaynaklara dipnotlarda isaret edilmistir.
Çalismada dipnot adina ne görülüyorsa hepsi kendi notlarimizdir. Onun için tarafimizdan ayrica bir isarete gerek duyulmamistir. Müellifin verdigi bilgiyle kaynaklar arasinda farklilik varsa ona da isaret edilmistir. Eserde sadece metinleri verilen hadislerin hepsinin ayri ayri tercüme ve ilgili kaynaklardan çikarimlari yapilmistir. Dikkat çekici bir diger husus müellifin; ayetlerin tefsirini yaparken meallerini vermemis olmasidir.
Bu eksigi dipnotta kendi mealimizden vermis oldugumuz mealle kapatmaya çalistik. Ecdadin eserlerinden birini gün yüzüne çikarmak ve genç nesilleri atalarinin ilim ve irfaniyla bulusturmak amaciyla yaptigimiz bu mütevazi çalismanin basta ögrencilerimiz olmak üzere konuyla ilgilenenler için yararli olmasini dileriz. E. ALPEREN
Dolayisiyla bu mirasimizin gerek sadelestirme ve gerekse transkripsiyon yoluyla günümüz bilim dünyasina kazandirilmasi çok önemlidir. Böylece geçmise ait tecrübelerin gelecek nesillere aktarilmasi ve ecdadin atmis oldugu temeller üzerine yeni binalarin insasi gerçeklesmis olacaktir.Iste transkripsiyonunu yaptigimiz, Mehmed Fevzi Efendi'nin 'el-Havâssu'n-Nâfi'a fî Tefsîr-i Sûreti'l-Vâki'a' adli eseri de müellifin yasamis oldugu zaman dilimi kültür hayatini yansitmasi ve ayni zamanda Osmanli tefsir çalismalarini da animsatan tipik bir tefsir örnegi olmasi açisindan biz nesillere yeni bir seyler verecegi kanaatindeyiz.
Bu açidan adi geçen bu eseri inceleyerek tefsir ilmindeki yerini bu ilme katkilari ile kendinden sonrakilere tesirinin ortaya koyulmasinin ilmi bir ihtiyaç oldugu düsüncesiyle bu çalismaya karar verdik.Üslûbu ve dili günümüz Türkçe'sine göre oldukça edebî ve yer yer anlasilmasi güç cümlelerle doludur. Çalismamiz esnasinda müellifin kullanmis oldugu dili, o günün Osmanli ulemasinin dil ve edebiyat yönüyle kültürel zenginligini yansitmasi adina mümkün oldugunca muhafaza etmeyi özellikle uygun gördük.
Eser 1313 senesinde Istanbul'da basilmis olan bu eser, 19 sayfa gibi küçük hacimli olmasina ragmen hayli velûd olan müellifin tefsir sahasinda kaleme almis eserlerinden sadece birisidir. Eserde tefsîr ve usûlü açisindan göze çarpan en önemli husus ayetlerin mealimsi izah ve beyânlarla yorumlanmis olmasidir. Bu açidan klasik tefsir anlayisinin öne çikan disiplinlerinden birkaç hadisle istishad disinda hemen hemen hiç yararlanilmamistir.
Eserin okuyucular tarafindan daha kolay anlasilmasi için imkânlar ölçüsünde her türlü çaba harcanmistir. Ilmi ölçütler çerçevesinde bazi tasarruflarda bulunulmustur.Çalismaya geçmeden önce okuyucuya müellif hakkinda kisa da olsa bilgi verebilmek için hayati, ilmi sahsiyeti ve eserleri belirtilmistir. Eser Osmanlica oldugundan ve kaleme alinmis oldugu zaman dilimi içinde günümüz mevcut sayfa düzeni ve imla kurallarinin kullanilmiyor olmasindan dolayi sifahi anlatim esasina dayali bir metin hüviyetindedir.
Dolayisiyla günümüz okuyucusuna kolaylik saglamasi adina mümkün mertebe sayfa düzeni, paragraf ve noktalama isaretleriyle daha anlasilir hale getirilmistir. Eserin orijinalinde dipnot kullanilmamistir. Verilen bilgilerin kaynagi gösterilmemistir. Dolayisiyla mümkün oldukça müellifin verdigi bilgilerin kaynaklari gösterilmis ya da konuyla ilgili daha fazla bilgi edinilebilecek kaynaklara dipnotlarda isaret edilmistir.
Çalismada dipnot adina ne görülüyorsa hepsi kendi notlarimizdir. Onun için tarafimizdan ayrica bir isarete gerek duyulmamistir. Müellifin verdigi bilgiyle kaynaklar arasinda farklilik varsa ona da isaret edilmistir. Eserde sadece metinleri verilen hadislerin hepsinin ayri ayri tercüme ve ilgili kaynaklardan çikarimlari yapilmistir. Dikkat çekici bir diger husus müellifin; ayetlerin tefsirini yaparken meallerini vermemis olmasidir.
Bu eksigi dipnotta kendi mealimizden vermis oldugumuz mealle kapatmaya çalistik. Ecdadin eserlerinden birini gün yüzüne çikarmak ve genç nesilleri atalarinin ilim ve irfaniyla bulusturmak amaciyla yaptigimiz bu mütevazi çalismanin basta ögrencilerimiz olmak üzere konuyla ilgilenenler için yararli olmasini dileriz. E. ALPEREN






















