Mahkemesi'nin kasvetli odalarinda dolasan sira disi bir figür vardir: Pato. Icra memuru olarak görev yapmasina ragmen isini ciddiyetle degil, kendi egosu ve bitmek bilmez yalanlariyla yürütür. Onu taniyan herkes sahtekârligini çoktan fark etmistir, ancak Pato'nun dünyasinda gerçeklik hiçbir zaman basrolü oynamaz. O, kendisini kahraman, cazibe merkezi ve essiz bir zeka olarak görür; gerçekteyse çogu kisinin dalga geçtigi, itici ve yalniz bir memurdur.
Roman, Pato'nun bu çeliskili hayatini hiciv dolu bir üslupla anlatir. Sabah ise gelisinden, otoparkta arabasina bakisina, koridorlarda yürüyüsüne kadar her hareketi abartilidir. Kendi zihninde film yildizi gibidir, ama disaridan komik görünür. Çalisma arkadaslariyla sik sik çatisir; tebligatlari yapmaz, dosyalari savsaklar, resmi araci özel islerinde kullanmaya kalkar. Yakalaninca da yalanlara basvurarak sorumlulugu baskalarina atar.
Bu küçük oyunlar onun narsistik kisiligini besler ve sistemi kandirdigina inanmasini saglar. Pato'nun yalanlarinin en yogun yasandigi alanlardan biri kadinlarla olan iliskileridir. Özellikle kadin avukatlara karsi duydugu takintili ilgi, kitabin satirik damarini güçlendirir. Reddedilse bile bunu asla kabul etmez; kadinlarin aslinda onu kiskandigini veya kiymetini bilmedigini ileri sürer. Böylece her basarisizligi zafer gibi yeniden yazar.
Bu tavir, narsistik kisilik bozuklugunun klasik savunma mekanizmasinin edebi bir karikatürüdür. Roman yalnizca Pato'nun is yasamini degil, özel hayatindaki tuhafliklari da ele alir. Kumarhane sahnelerinde kendini büyük bir oyuncu sanirken sürekli kaybeder; terapi seanslarinda ise psikologun sorularina verdigi çeliskili cevaplarla kendi iç dünyasini bile kandirmaya çalisir. Ancak tüm bu rezaletler, onun gözünde hâlâ zaferdir.
Çünkü Pato gerçekligi kabul edemez; her sey kendi kurguladigi dünyaya uygun sekilde yeniden yorumlanir. Yazarin dili ironik ve alaycidir. Mahkeme koridorlarinin agirbasli ciddiyetiyle Pato'nun absürt davranislari arasindaki zitlik, satirizmin temelini olusturur. Bürokratik belgelerin soguk diliyle Pato'nun palavraci üslubu bir araya geldiginde, ortaya hem kahkaha hem de huzursuzluk uyandiran sahneler çikar.
Çünkü Pato yalnizca tek bir bireyin hikâyesi degildir; toplumun birçok kösesinde rastlanan ikiyüzlülügün, kibirin ve sorumluluk almama aliskanliginin abartili bir temsilidir.
Mahkemesi'nin kasvetli odalarinda dolasan sira disi bir figür vardir: Pato. Icra memuru olarak görev yapmasina ragmen isini ciddiyetle degil, kendi egosu ve bitmek bilmez yalanlariyla yürütür. Onu taniyan herkes sahtekârligini çoktan fark etmistir, ancak Pato'nun dünyasinda gerçeklik hiçbir zaman basrolü oynamaz. O, kendisini kahraman, cazibe merkezi ve essiz bir zeka olarak görür; gerçekteyse çogu kisinin dalga geçtigi, itici ve yalniz bir memurdur.
Roman, Pato'nun bu çeliskili hayatini hiciv dolu bir üslupla anlatir. Sabah ise gelisinden, otoparkta arabasina bakisina, koridorlarda yürüyüsüne kadar her hareketi abartilidir. Kendi zihninde film yildizi gibidir, ama disaridan komik görünür. Çalisma arkadaslariyla sik sik çatisir; tebligatlari yapmaz, dosyalari savsaklar, resmi araci özel islerinde kullanmaya kalkar. Yakalaninca da yalanlara basvurarak sorumlulugu baskalarina atar.
Bu küçük oyunlar onun narsistik kisiligini besler ve sistemi kandirdigina inanmasini saglar. Pato'nun yalanlarinin en yogun yasandigi alanlardan biri kadinlarla olan iliskileridir. Özellikle kadin avukatlara karsi duydugu takintili ilgi, kitabin satirik damarini güçlendirir. Reddedilse bile bunu asla kabul etmez; kadinlarin aslinda onu kiskandigini veya kiymetini bilmedigini ileri sürer. Böylece her basarisizligi zafer gibi yeniden yazar.
Bu tavir, narsistik kisilik bozuklugunun klasik savunma mekanizmasinin edebi bir karikatürüdür. Roman yalnizca Pato'nun is yasamini degil, özel hayatindaki tuhafliklari da ele alir. Kumarhane sahnelerinde kendini büyük bir oyuncu sanirken sürekli kaybeder; terapi seanslarinda ise psikologun sorularina verdigi çeliskili cevaplarla kendi iç dünyasini bile kandirmaya çalisir. Ancak tüm bu rezaletler, onun gözünde hâlâ zaferdir.
Çünkü Pato gerçekligi kabul edemez; her sey kendi kurguladigi dünyaya uygun sekilde yeniden yorumlanir. Yazarin dili ironik ve alaycidir. Mahkeme koridorlarinin agirbasli ciddiyetiyle Pato'nun absürt davranislari arasindaki zitlik, satirizmin temelini olusturur. Bürokratik belgelerin soguk diliyle Pato'nun palavraci üslubu bir araya geldiginde, ortaya hem kahkaha hem de huzursuzluk uyandiran sahneler çikar.
Çünkü Pato yalnizca tek bir bireyin hikâyesi degildir; toplumun birçok kösesinde rastlanan ikiyüzlülügün, kibirin ve sorumluluk almama aliskanliginin abartili bir temsilidir.