Mağara ve Saray
Par :Formats :
Disponible dans votre compte client Decitre ou Furet du Nord dès validation de votre commande. Le format ePub est :
- Compatible avec une lecture sur My Vivlio (smartphone, tablette, ordinateur)
- Compatible avec une lecture sur liseuses Vivlio
- Pour les liseuses autres que Vivlio, vous devez utiliser le logiciel Adobe Digital Edition. Non compatible avec la lecture sur les liseuses Kindle, Remarkable et Sony

Notre partenaire de plateforme de lecture numérique où vous retrouverez l'ensemble de vos ebooks gratuitement
Pour en savoir plus sur nos ebooks, consultez notre aide en ligne ici
- FormatePub
- ISBN8231357390
- EAN9798231357390
- Date de parution13/05/2025
- Protection num.pas de protection
- Infos supplémentairesepub
- ÉditeurWalzone Press
Résumé
Hayat insan için daraltici bir dram sahnesidir. Çünkü kendisi dünyadan çok daha büyüktür. Ihtiyarlamasi bundandir. Dünya ona yetmez ve bir sikisma yasanir. Insan dünyayi dünya da insani hirpalar. Büzüsmeler, burusmalar, vurusmalar olur. Bu sahnede insanin çesitli tesellileri vardir. Din bunlarin en büyügüdür. Akil, sanat, hayal gücü, sevgi ve haz hissi de bu cümledendir. Ama insanin en özgün tesellisi konusabilmesi, ifade edebilmesi ve içindekileri dis dünyaya aktarabilmesidir.
Bu yüzden bir insana uygulanabilecek en büyük siddet eylemi onu konusmaktan mahrum birakmaktir. Ifade hürriyetinden menetmektir. Konusamayan toplumlar yorgun toplumlardir. Konusturulmayan insanlar mazlum insanlardir. 17/25'ten sonra baslayan ve esas yogunluguyla 15 Temmuz 2016 gecesinde projelendirilen büyük zulüm devresinde zalimlerin ilk isi mazlumu susturmak oldu. Zalime ve yardakçilarina sorulacak birkaç soruyla yerle bir olabilecek olan darbe projesi ancak korkunç bir susturmayla ve savunma hakkinin gaspiyla hayata geçirilebilirdi.
Bunu basardilar. Fasizm hem susturmak hem de konusturmaktir. Mazlumu sustururken zalimin zulüm dilini kullanan yandaslari ve sözde muhalifleri her gün yüzlercesiyle konusturdular. Siyaset büyücülerine bilim büyücüleri, din büyücüleri, felsefe büyücüleri ve medya büyücüleri eslik etti. Laikçi- Dinci- Milliyetçi bir alasim rejimi kurdular. Ön plana din dilini koyarak halkin çogunlugunu teke sütüne inandirmaya çalistilar.
Yani (hâsâ) "fetö" lâfina. Aslinda bu halk çogunlugu tekeden süt çikmayacagini kisa zamanda çözecekti ve belki de çözdü. Ama bu ihtimalin zulmü bitirecek bir imkâna dönüsmesini laikçi muhalefetin rejimi destekleyen dili ortadan kaldirdi. Laikçilere verilen rol buydu. Sahte muhalefet yapmak ve rejimin dilini dincilerden daha kati ve daha salyali kullanmak. Böylece muhafazakâr kesimi korkutup dinci iktidarin yaninda tutmak.
Dincilerin eliyle dini kiskaca almak ve dindari kahretmek. Dinci reisi "öldü ölecek" kivaminda gösteren video çalismalari laikçileri masayi devirmeden plana sadik kalma çizgisinde tuttu. Böylece uzun bir karanlik devrede simsiyah bir sükût yüreklere oturdu. Bir hayali vardi çagin mazlumlarinin. Yalansiz bir dünyanin masmavi isiklari altinda hep birlikte yunup yikanmak. Aglasarak anlasmak. Severek düsünmek.
Dertleserek kucaklasmak. Nefret daglarini yikip sevgi baglarinda ve hosgörü bahçelerinde bulusmak, gülmek, gül kokmak, gül dermek, gül vermek. Ama birakmadilar. Ama firsat vermediler. Ama anlamadilar. Ama kiskandilar. Ama kin kapaninda kalles kursunlar attilar. Bir dünya yikildi. Enkazin altinda kalanlar bu dünyanin en temiz ve en samimi insanlariydi. Çocuklarina feda olduklari bir milletin öz elleriyle dipsiz bir karanliga gömüldüler.
Bu eser o karanlikta yazildi. Bir kibritin ucundaki yalim isiginda. Hüzün yagmurlarinin, sükût çigliklarinin ve ukde çaglayanlarinin kucaklasip damla damla döküldügü tedirgin gecelerde. Yikintilarin, tozun topragin, kana boyanmis taslarin arasinda. Ne geldiyse elden o yazildi. Bilhassa o erisilmez saadet soylusu polisleri her an saygiyla düsünerek. Yine bilhassa o karanlik gecede on binlerce insani kiyimin kiyisindan alarak milyonlari ve müstakbel yüz seneyi kurtaran kahraman askerlere vefa hissiyle.Faruk Simsek
Bu yüzden bir insana uygulanabilecek en büyük siddet eylemi onu konusmaktan mahrum birakmaktir. Ifade hürriyetinden menetmektir. Konusamayan toplumlar yorgun toplumlardir. Konusturulmayan insanlar mazlum insanlardir. 17/25'ten sonra baslayan ve esas yogunluguyla 15 Temmuz 2016 gecesinde projelendirilen büyük zulüm devresinde zalimlerin ilk isi mazlumu susturmak oldu. Zalime ve yardakçilarina sorulacak birkaç soruyla yerle bir olabilecek olan darbe projesi ancak korkunç bir susturmayla ve savunma hakkinin gaspiyla hayata geçirilebilirdi.
Bunu basardilar. Fasizm hem susturmak hem de konusturmaktir. Mazlumu sustururken zalimin zulüm dilini kullanan yandaslari ve sözde muhalifleri her gün yüzlercesiyle konusturdular. Siyaset büyücülerine bilim büyücüleri, din büyücüleri, felsefe büyücüleri ve medya büyücüleri eslik etti. Laikçi- Dinci- Milliyetçi bir alasim rejimi kurdular. Ön plana din dilini koyarak halkin çogunlugunu teke sütüne inandirmaya çalistilar.
Yani (hâsâ) "fetö" lâfina. Aslinda bu halk çogunlugu tekeden süt çikmayacagini kisa zamanda çözecekti ve belki de çözdü. Ama bu ihtimalin zulmü bitirecek bir imkâna dönüsmesini laikçi muhalefetin rejimi destekleyen dili ortadan kaldirdi. Laikçilere verilen rol buydu. Sahte muhalefet yapmak ve rejimin dilini dincilerden daha kati ve daha salyali kullanmak. Böylece muhafazakâr kesimi korkutup dinci iktidarin yaninda tutmak.
Dincilerin eliyle dini kiskaca almak ve dindari kahretmek. Dinci reisi "öldü ölecek" kivaminda gösteren video çalismalari laikçileri masayi devirmeden plana sadik kalma çizgisinde tuttu. Böylece uzun bir karanlik devrede simsiyah bir sükût yüreklere oturdu. Bir hayali vardi çagin mazlumlarinin. Yalansiz bir dünyanin masmavi isiklari altinda hep birlikte yunup yikanmak. Aglasarak anlasmak. Severek düsünmek.
Dertleserek kucaklasmak. Nefret daglarini yikip sevgi baglarinda ve hosgörü bahçelerinde bulusmak, gülmek, gül kokmak, gül dermek, gül vermek. Ama birakmadilar. Ama firsat vermediler. Ama anlamadilar. Ama kiskandilar. Ama kin kapaninda kalles kursunlar attilar. Bir dünya yikildi. Enkazin altinda kalanlar bu dünyanin en temiz ve en samimi insanlariydi. Çocuklarina feda olduklari bir milletin öz elleriyle dipsiz bir karanliga gömüldüler.
Bu eser o karanlikta yazildi. Bir kibritin ucundaki yalim isiginda. Hüzün yagmurlarinin, sükût çigliklarinin ve ukde çaglayanlarinin kucaklasip damla damla döküldügü tedirgin gecelerde. Yikintilarin, tozun topragin, kana boyanmis taslarin arasinda. Ne geldiyse elden o yazildi. Bilhassa o erisilmez saadet soylusu polisleri her an saygiyla düsünerek. Yine bilhassa o karanlik gecede on binlerce insani kiyimin kiyisindan alarak milyonlari ve müstakbel yüz seneyi kurtaran kahraman askerlere vefa hissiyle.Faruk Simsek
Hayat insan için daraltici bir dram sahnesidir. Çünkü kendisi dünyadan çok daha büyüktür. Ihtiyarlamasi bundandir. Dünya ona yetmez ve bir sikisma yasanir. Insan dünyayi dünya da insani hirpalar. Büzüsmeler, burusmalar, vurusmalar olur. Bu sahnede insanin çesitli tesellileri vardir. Din bunlarin en büyügüdür. Akil, sanat, hayal gücü, sevgi ve haz hissi de bu cümledendir. Ama insanin en özgün tesellisi konusabilmesi, ifade edebilmesi ve içindekileri dis dünyaya aktarabilmesidir.
Bu yüzden bir insana uygulanabilecek en büyük siddet eylemi onu konusmaktan mahrum birakmaktir. Ifade hürriyetinden menetmektir. Konusamayan toplumlar yorgun toplumlardir. Konusturulmayan insanlar mazlum insanlardir. 17/25'ten sonra baslayan ve esas yogunluguyla 15 Temmuz 2016 gecesinde projelendirilen büyük zulüm devresinde zalimlerin ilk isi mazlumu susturmak oldu. Zalime ve yardakçilarina sorulacak birkaç soruyla yerle bir olabilecek olan darbe projesi ancak korkunç bir susturmayla ve savunma hakkinin gaspiyla hayata geçirilebilirdi.
Bunu basardilar. Fasizm hem susturmak hem de konusturmaktir. Mazlumu sustururken zalimin zulüm dilini kullanan yandaslari ve sözde muhalifleri her gün yüzlercesiyle konusturdular. Siyaset büyücülerine bilim büyücüleri, din büyücüleri, felsefe büyücüleri ve medya büyücüleri eslik etti. Laikçi- Dinci- Milliyetçi bir alasim rejimi kurdular. Ön plana din dilini koyarak halkin çogunlugunu teke sütüne inandirmaya çalistilar.
Yani (hâsâ) "fetö" lâfina. Aslinda bu halk çogunlugu tekeden süt çikmayacagini kisa zamanda çözecekti ve belki de çözdü. Ama bu ihtimalin zulmü bitirecek bir imkâna dönüsmesini laikçi muhalefetin rejimi destekleyen dili ortadan kaldirdi. Laikçilere verilen rol buydu. Sahte muhalefet yapmak ve rejimin dilini dincilerden daha kati ve daha salyali kullanmak. Böylece muhafazakâr kesimi korkutup dinci iktidarin yaninda tutmak.
Dincilerin eliyle dini kiskaca almak ve dindari kahretmek. Dinci reisi "öldü ölecek" kivaminda gösteren video çalismalari laikçileri masayi devirmeden plana sadik kalma çizgisinde tuttu. Böylece uzun bir karanlik devrede simsiyah bir sükût yüreklere oturdu. Bir hayali vardi çagin mazlumlarinin. Yalansiz bir dünyanin masmavi isiklari altinda hep birlikte yunup yikanmak. Aglasarak anlasmak. Severek düsünmek.
Dertleserek kucaklasmak. Nefret daglarini yikip sevgi baglarinda ve hosgörü bahçelerinde bulusmak, gülmek, gül kokmak, gül dermek, gül vermek. Ama birakmadilar. Ama firsat vermediler. Ama anlamadilar. Ama kiskandilar. Ama kin kapaninda kalles kursunlar attilar. Bir dünya yikildi. Enkazin altinda kalanlar bu dünyanin en temiz ve en samimi insanlariydi. Çocuklarina feda olduklari bir milletin öz elleriyle dipsiz bir karanliga gömüldüler.
Bu eser o karanlikta yazildi. Bir kibritin ucundaki yalim isiginda. Hüzün yagmurlarinin, sükût çigliklarinin ve ukde çaglayanlarinin kucaklasip damla damla döküldügü tedirgin gecelerde. Yikintilarin, tozun topragin, kana boyanmis taslarin arasinda. Ne geldiyse elden o yazildi. Bilhassa o erisilmez saadet soylusu polisleri her an saygiyla düsünerek. Yine bilhassa o karanlik gecede on binlerce insani kiyimin kiyisindan alarak milyonlari ve müstakbel yüz seneyi kurtaran kahraman askerlere vefa hissiyle.Faruk Simsek
Bu yüzden bir insana uygulanabilecek en büyük siddet eylemi onu konusmaktan mahrum birakmaktir. Ifade hürriyetinden menetmektir. Konusamayan toplumlar yorgun toplumlardir. Konusturulmayan insanlar mazlum insanlardir. 17/25'ten sonra baslayan ve esas yogunluguyla 15 Temmuz 2016 gecesinde projelendirilen büyük zulüm devresinde zalimlerin ilk isi mazlumu susturmak oldu. Zalime ve yardakçilarina sorulacak birkaç soruyla yerle bir olabilecek olan darbe projesi ancak korkunç bir susturmayla ve savunma hakkinin gaspiyla hayata geçirilebilirdi.
Bunu basardilar. Fasizm hem susturmak hem de konusturmaktir. Mazlumu sustururken zalimin zulüm dilini kullanan yandaslari ve sözde muhalifleri her gün yüzlercesiyle konusturdular. Siyaset büyücülerine bilim büyücüleri, din büyücüleri, felsefe büyücüleri ve medya büyücüleri eslik etti. Laikçi- Dinci- Milliyetçi bir alasim rejimi kurdular. Ön plana din dilini koyarak halkin çogunlugunu teke sütüne inandirmaya çalistilar.
Yani (hâsâ) "fetö" lâfina. Aslinda bu halk çogunlugu tekeden süt çikmayacagini kisa zamanda çözecekti ve belki de çözdü. Ama bu ihtimalin zulmü bitirecek bir imkâna dönüsmesini laikçi muhalefetin rejimi destekleyen dili ortadan kaldirdi. Laikçilere verilen rol buydu. Sahte muhalefet yapmak ve rejimin dilini dincilerden daha kati ve daha salyali kullanmak. Böylece muhafazakâr kesimi korkutup dinci iktidarin yaninda tutmak.
Dincilerin eliyle dini kiskaca almak ve dindari kahretmek. Dinci reisi "öldü ölecek" kivaminda gösteren video çalismalari laikçileri masayi devirmeden plana sadik kalma çizgisinde tuttu. Böylece uzun bir karanlik devrede simsiyah bir sükût yüreklere oturdu. Bir hayali vardi çagin mazlumlarinin. Yalansiz bir dünyanin masmavi isiklari altinda hep birlikte yunup yikanmak. Aglasarak anlasmak. Severek düsünmek.
Dertleserek kucaklasmak. Nefret daglarini yikip sevgi baglarinda ve hosgörü bahçelerinde bulusmak, gülmek, gül kokmak, gül dermek, gül vermek. Ama birakmadilar. Ama firsat vermediler. Ama anlamadilar. Ama kiskandilar. Ama kin kapaninda kalles kursunlar attilar. Bir dünya yikildi. Enkazin altinda kalanlar bu dünyanin en temiz ve en samimi insanlariydi. Çocuklarina feda olduklari bir milletin öz elleriyle dipsiz bir karanliga gömüldüler.
Bu eser o karanlikta yazildi. Bir kibritin ucundaki yalim isiginda. Hüzün yagmurlarinin, sükût çigliklarinin ve ukde çaglayanlarinin kucaklasip damla damla döküldügü tedirgin gecelerde. Yikintilarin, tozun topragin, kana boyanmis taslarin arasinda. Ne geldiyse elden o yazildi. Bilhassa o erisilmez saadet soylusu polisleri her an saygiyla düsünerek. Yine bilhassa o karanlik gecede on binlerce insani kiyimin kiyisindan alarak milyonlari ve müstakbel yüz seneyi kurtaran kahraman askerlere vefa hissiyle.Faruk Simsek