Ne anlatacagim bu kitapta? Ankara Ilahiyat Fakültesinden mezun olur olmaz, Hocaefendi'nin yaninda 1985 Ekim ayinda baslayan ve 1988 Temmuz ayinda son bulan fiili talebelik yillarimi anlatacagim. Her ne kadar kitabin basligindan kendi hayatimi anlatiyor gibi anlasilsa da aslinda anlatacagim, hatiralar ekseninde Hocaefendi olacak. Kendisini hem kâmil bir insan hem samimi bir Müslüman hem de Hocam olarak tanimis olsam ve üzerimde annem-babamdan sonra en çok emegi olan bir kisi olsa da propagandist bir dil kullanmamaya çalisacagim.
Aliya'nin dedigi gibi "Seni severim ama hakikati senden daha çok severim." anlayisi, kitap boyunca temel ilkem olacak. Hocaefendi'ye dair mübalagalara girmeden, benim perspektifime yansiyan dogru, hakikat, gerçek ve gerçek ötesi ne ise onu yazmaya çalisacagim. Zaten aksi bir tutum zulüm olur. Esyayi yerli yerine koymamanin adidir zulüm. Benim Hocaefendi gibi bir insana zulmetmeye ne niyetim ne de hakkim var.
Ne de bunu yapmaya gücüm yeter. Bilindigi üzere adalet her seyi yerli yerine koymak, her hak sahibine hakki vermek, zulüm ise tam tersi, esyayi ve insani ait oldugu, hak ettigi yere koymama demektir. Sözün özü, bazilarinin elestirel mahiyette söyledigi sekliyle "Fethullah Hoca'yi pazarlayan" bir kitap olmayacak okudugunuz kitap. Kaldi ki kendisinin ne pazarlanilmaya ne de propagandist bir dille benim gibi bir insan tarafindan anlatilmaya[.]
Ne anlatacagim bu kitapta? Ankara Ilahiyat Fakültesinden mezun olur olmaz, Hocaefendi'nin yaninda 1985 Ekim ayinda baslayan ve 1988 Temmuz ayinda son bulan fiili talebelik yillarimi anlatacagim. Her ne kadar kitabin basligindan kendi hayatimi anlatiyor gibi anlasilsa da aslinda anlatacagim, hatiralar ekseninde Hocaefendi olacak. Kendisini hem kâmil bir insan hem samimi bir Müslüman hem de Hocam olarak tanimis olsam ve üzerimde annem-babamdan sonra en çok emegi olan bir kisi olsa da propagandist bir dil kullanmamaya çalisacagim.
Aliya'nin dedigi gibi "Seni severim ama hakikati senden daha çok severim." anlayisi, kitap boyunca temel ilkem olacak. Hocaefendi'ye dair mübalagalara girmeden, benim perspektifime yansiyan dogru, hakikat, gerçek ve gerçek ötesi ne ise onu yazmaya çalisacagim. Zaten aksi bir tutum zulüm olur. Esyayi yerli yerine koymamanin adidir zulüm. Benim Hocaefendi gibi bir insana zulmetmeye ne niyetim ne de hakkim var.
Ne de bunu yapmaya gücüm yeter. Bilindigi üzere adalet her seyi yerli yerine koymak, her hak sahibine hakki vermek, zulüm ise tam tersi, esyayi ve insani ait oldugu, hak ettigi yere koymama demektir. Sözün özü, bazilarinin elestirel mahiyette söyledigi sekliyle "Fethullah Hoca'yi pazarlayan" bir kitap olmayacak okudugunuz kitap. Kaldi ki kendisinin ne pazarlanilmaya ne de propagandist bir dille benim gibi bir insan tarafindan anlatilmaya[.]