Betonya
Par :Formats :
Disponible dans votre compte client Decitre ou Furet du Nord dès validation de votre commande. Le format ePub est :
- Compatible avec une lecture sur My Vivlio (smartphone, tablette, ordinateur)
- Compatible avec une lecture sur liseuses Vivlio
- Pour les liseuses autres que Vivlio, vous devez utiliser le logiciel Adobe Digital Edition. Non compatible avec la lecture sur les liseuses Kindle, Remarkable et Sony

Notre partenaire de plateforme de lecture numérique où vous retrouverez l'ensemble de vos ebooks gratuitement
Pour en savoir plus sur nos ebooks, consultez notre aide en ligne ici
- FormatePub
- ISBN8230999669
- EAN9798230999669
- Date de parution18/04/2025
- Protection num.pas de protection
- Infos supplémentairesepub
- ÉditeurIndependently Published
Résumé
Bana düsmezdi bunlari yazmak, düsmemeliydi. Yasanan yüzlerce magduriyeti, mazlumiyeti, iskence ve tecavüzleri dile getirmek; istidadi kit, kalemi kisa, kudretsiz dimaglarla olmamaliydi. Dünya görüslerini hümanizm ekseninde örgüleyen devasa kuruluslar ve onlarla hareket eden insanlar bu sessiz yiginlarin çikaramadiklari çigliklarina bigâne kalmamali, o haykirislara kulak verip titretmeliydi semayi.
O Nobel almis büyük kalemler, dünyanin en etkili kadin yazarlari siralamasina girmis, bit palaslarinda cüce karakterleriyle fal baktiran kadin yazarlar ve daha niceleri tarihin sahit olabilecegi en acimasiz olaylara ses soluk olmaliydi, olmasi beklenirdi. Ama olmadilar. Adim attiklari her platformda kadin ve çocuk savunuculugu yapanlar muhtesem bir ikiyüzlülük ve amansiz korkaklikla; belki de sadece kendi mahallelerinin muhtarligina aday olan sig insanlar gibi düsünüp kendi düsünce sistemi disinda kalmislarin sesi olmayi istemediler; bilinçli bir tercihti bu.
Kendi nüfuzlarinin etkisinden faydalansin istemediler o zavalli kadin ve çocuklarin. Hapishanelerin dar mahbeslerinde sikismisliklarina ses olmaktan kaçindilar. Olur olmaz her seye ses veren bu yüce kametler, konu siyasi saiklerle zulmen içeri atilan on binlerce kadin ve bir o kadar çocuk mahkûm oldugunda onlarin yürek dayanmaz acilarini yazamadilar. Diyemediler "Yahu bu kadar da olmaz". Yüzbinlerce masum insan ve onlara yapilan iskence ve tecavüzler bir Dreyfus çikaramadi bizim milletin sinesinde.
Bir Dreyfus ve ona yasatilanlar daha mi etkiliydi yoksa bizim mi cesur bir kalemimiz yoktu. Dreyfus'a yasatilanlari normal gördügüm düsünülmesin, o da mazlumuydu kendi zamaninin. Ancak beklerdim ki onun ugradigi haksizlik üzerine kalem oynatmislarin, çagin Dreyfuslarina yapilan haksizliklarini da görmesini, iki çift laf etmesini. Hiçbir seyden haberi olmayan erlerin, askeri ögrencilerin, masum kadinlarin, çocuklarin, seksen yasina gelmis ninelerin, elden ayaktan düsmüs hasta ihtiyarlarin ne suçu var diyemezler miydi agiz ucuyla bile olsa?Madem onlar sessiz kaldilar.
Marvel'in karton kadin kahramanlarina bin basacak destansi direnislere imza atan yigit kadinlarimizi muavenet dagitirken yakalayanlara ses edemiyorlardi madem onlar, Ege'nin, Meriç'in derinliklerine kurban edilen yüzlerce günahsizin heder olup gitmesine sessiz mi kalinmaliydi? O hazin çigliklar soguk hapis duvarlari arasinda kaybolup gitsin miydi?Yazilmasin miydi gördügü iskenceden sonra, her kogus kapisi açildiginda yine götürecekler diye ürperen zavalli adamin drami, çirilçiplak birakildiklari spor salonunda yedigi dayagi göz yaslari içinde anlatan askerin acilari; yaslari bir ile alti arasinda degisen binlerce çocuk mahkûmun çaresizligi; anne babasindan ayri büyüyen çocuklarin sessiz hiçkiriklari unutulup gitsin miydi her biri ayri kanser sebebi bes yillik sahitlikler.
Biz nasil bakacaktik bunlar unutulup giderse çocuklarimizin yüzlerine? "Siz ne yaptiniz?" dediklerinde bir cevabimiz olmasin miydi?Hikayelerimi degerlendirmek üzere elestirilerine sundugum, yillarca dekanlik yapmis bir hocam vardi. Okuduktan sonra söyle demisti: "Bir adam sana ayni bezden takim elbise çikarman için bir top kumas vermis, sen takim degil de çok güzel bir gömlek dikmissin." Evet yoktu istidadim, terzilik bize göre degildi.
Basimin taci Akif'in, 'Kari' siirinde dedigi gibi: "Aglarim, aglatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârim!"Ama o kadar yoklukta bu acilari da yazan olmayinca, koyunun olmadigi yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derlermis. Nasil ki Hz. Meryem'in ugradigi iftiralar sonrasi yasadigi inkisarlarla hurma kütükleri arasinda acilar içinde kimsesiz dünyaya getirdigi bebegin göbegini kendi kesmesi gibi kimse sesine ses vermiyorsa bir Çelebi geda olarak, çagin iftiralarina maruz kalmis Meryemler için 'göbegimizi kendimiz keseriz' dedik.
Koca bir top kumasi paralamak pahasina... Ali Simsek
O Nobel almis büyük kalemler, dünyanin en etkili kadin yazarlari siralamasina girmis, bit palaslarinda cüce karakterleriyle fal baktiran kadin yazarlar ve daha niceleri tarihin sahit olabilecegi en acimasiz olaylara ses soluk olmaliydi, olmasi beklenirdi. Ama olmadilar. Adim attiklari her platformda kadin ve çocuk savunuculugu yapanlar muhtesem bir ikiyüzlülük ve amansiz korkaklikla; belki de sadece kendi mahallelerinin muhtarligina aday olan sig insanlar gibi düsünüp kendi düsünce sistemi disinda kalmislarin sesi olmayi istemediler; bilinçli bir tercihti bu.
Kendi nüfuzlarinin etkisinden faydalansin istemediler o zavalli kadin ve çocuklarin. Hapishanelerin dar mahbeslerinde sikismisliklarina ses olmaktan kaçindilar. Olur olmaz her seye ses veren bu yüce kametler, konu siyasi saiklerle zulmen içeri atilan on binlerce kadin ve bir o kadar çocuk mahkûm oldugunda onlarin yürek dayanmaz acilarini yazamadilar. Diyemediler "Yahu bu kadar da olmaz". Yüzbinlerce masum insan ve onlara yapilan iskence ve tecavüzler bir Dreyfus çikaramadi bizim milletin sinesinde.
Bir Dreyfus ve ona yasatilanlar daha mi etkiliydi yoksa bizim mi cesur bir kalemimiz yoktu. Dreyfus'a yasatilanlari normal gördügüm düsünülmesin, o da mazlumuydu kendi zamaninin. Ancak beklerdim ki onun ugradigi haksizlik üzerine kalem oynatmislarin, çagin Dreyfuslarina yapilan haksizliklarini da görmesini, iki çift laf etmesini. Hiçbir seyden haberi olmayan erlerin, askeri ögrencilerin, masum kadinlarin, çocuklarin, seksen yasina gelmis ninelerin, elden ayaktan düsmüs hasta ihtiyarlarin ne suçu var diyemezler miydi agiz ucuyla bile olsa?Madem onlar sessiz kaldilar.
Marvel'in karton kadin kahramanlarina bin basacak destansi direnislere imza atan yigit kadinlarimizi muavenet dagitirken yakalayanlara ses edemiyorlardi madem onlar, Ege'nin, Meriç'in derinliklerine kurban edilen yüzlerce günahsizin heder olup gitmesine sessiz mi kalinmaliydi? O hazin çigliklar soguk hapis duvarlari arasinda kaybolup gitsin miydi?Yazilmasin miydi gördügü iskenceden sonra, her kogus kapisi açildiginda yine götürecekler diye ürperen zavalli adamin drami, çirilçiplak birakildiklari spor salonunda yedigi dayagi göz yaslari içinde anlatan askerin acilari; yaslari bir ile alti arasinda degisen binlerce çocuk mahkûmun çaresizligi; anne babasindan ayri büyüyen çocuklarin sessiz hiçkiriklari unutulup gitsin miydi her biri ayri kanser sebebi bes yillik sahitlikler.
Biz nasil bakacaktik bunlar unutulup giderse çocuklarimizin yüzlerine? "Siz ne yaptiniz?" dediklerinde bir cevabimiz olmasin miydi?Hikayelerimi degerlendirmek üzere elestirilerine sundugum, yillarca dekanlik yapmis bir hocam vardi. Okuduktan sonra söyle demisti: "Bir adam sana ayni bezden takim elbise çikarman için bir top kumas vermis, sen takim degil de çok güzel bir gömlek dikmissin." Evet yoktu istidadim, terzilik bize göre degildi.
Basimin taci Akif'in, 'Kari' siirinde dedigi gibi: "Aglarim, aglatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârim!"Ama o kadar yoklukta bu acilari da yazan olmayinca, koyunun olmadigi yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derlermis. Nasil ki Hz. Meryem'in ugradigi iftiralar sonrasi yasadigi inkisarlarla hurma kütükleri arasinda acilar içinde kimsesiz dünyaya getirdigi bebegin göbegini kendi kesmesi gibi kimse sesine ses vermiyorsa bir Çelebi geda olarak, çagin iftiralarina maruz kalmis Meryemler için 'göbegimizi kendimiz keseriz' dedik.
Koca bir top kumasi paralamak pahasina... Ali Simsek
Bana düsmezdi bunlari yazmak, düsmemeliydi. Yasanan yüzlerce magduriyeti, mazlumiyeti, iskence ve tecavüzleri dile getirmek; istidadi kit, kalemi kisa, kudretsiz dimaglarla olmamaliydi. Dünya görüslerini hümanizm ekseninde örgüleyen devasa kuruluslar ve onlarla hareket eden insanlar bu sessiz yiginlarin çikaramadiklari çigliklarina bigâne kalmamali, o haykirislara kulak verip titretmeliydi semayi.
O Nobel almis büyük kalemler, dünyanin en etkili kadin yazarlari siralamasina girmis, bit palaslarinda cüce karakterleriyle fal baktiran kadin yazarlar ve daha niceleri tarihin sahit olabilecegi en acimasiz olaylara ses soluk olmaliydi, olmasi beklenirdi. Ama olmadilar. Adim attiklari her platformda kadin ve çocuk savunuculugu yapanlar muhtesem bir ikiyüzlülük ve amansiz korkaklikla; belki de sadece kendi mahallelerinin muhtarligina aday olan sig insanlar gibi düsünüp kendi düsünce sistemi disinda kalmislarin sesi olmayi istemediler; bilinçli bir tercihti bu.
Kendi nüfuzlarinin etkisinden faydalansin istemediler o zavalli kadin ve çocuklarin. Hapishanelerin dar mahbeslerinde sikismisliklarina ses olmaktan kaçindilar. Olur olmaz her seye ses veren bu yüce kametler, konu siyasi saiklerle zulmen içeri atilan on binlerce kadin ve bir o kadar çocuk mahkûm oldugunda onlarin yürek dayanmaz acilarini yazamadilar. Diyemediler "Yahu bu kadar da olmaz". Yüzbinlerce masum insan ve onlara yapilan iskence ve tecavüzler bir Dreyfus çikaramadi bizim milletin sinesinde.
Bir Dreyfus ve ona yasatilanlar daha mi etkiliydi yoksa bizim mi cesur bir kalemimiz yoktu. Dreyfus'a yasatilanlari normal gördügüm düsünülmesin, o da mazlumuydu kendi zamaninin. Ancak beklerdim ki onun ugradigi haksizlik üzerine kalem oynatmislarin, çagin Dreyfuslarina yapilan haksizliklarini da görmesini, iki çift laf etmesini. Hiçbir seyden haberi olmayan erlerin, askeri ögrencilerin, masum kadinlarin, çocuklarin, seksen yasina gelmis ninelerin, elden ayaktan düsmüs hasta ihtiyarlarin ne suçu var diyemezler miydi agiz ucuyla bile olsa?Madem onlar sessiz kaldilar.
Marvel'in karton kadin kahramanlarina bin basacak destansi direnislere imza atan yigit kadinlarimizi muavenet dagitirken yakalayanlara ses edemiyorlardi madem onlar, Ege'nin, Meriç'in derinliklerine kurban edilen yüzlerce günahsizin heder olup gitmesine sessiz mi kalinmaliydi? O hazin çigliklar soguk hapis duvarlari arasinda kaybolup gitsin miydi?Yazilmasin miydi gördügü iskenceden sonra, her kogus kapisi açildiginda yine götürecekler diye ürperen zavalli adamin drami, çirilçiplak birakildiklari spor salonunda yedigi dayagi göz yaslari içinde anlatan askerin acilari; yaslari bir ile alti arasinda degisen binlerce çocuk mahkûmun çaresizligi; anne babasindan ayri büyüyen çocuklarin sessiz hiçkiriklari unutulup gitsin miydi her biri ayri kanser sebebi bes yillik sahitlikler.
Biz nasil bakacaktik bunlar unutulup giderse çocuklarimizin yüzlerine? "Siz ne yaptiniz?" dediklerinde bir cevabimiz olmasin miydi?Hikayelerimi degerlendirmek üzere elestirilerine sundugum, yillarca dekanlik yapmis bir hocam vardi. Okuduktan sonra söyle demisti: "Bir adam sana ayni bezden takim elbise çikarman için bir top kumas vermis, sen takim degil de çok güzel bir gömlek dikmissin." Evet yoktu istidadim, terzilik bize göre degildi.
Basimin taci Akif'in, 'Kari' siirinde dedigi gibi: "Aglarim, aglatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârim!"Ama o kadar yoklukta bu acilari da yazan olmayinca, koyunun olmadigi yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derlermis. Nasil ki Hz. Meryem'in ugradigi iftiralar sonrasi yasadigi inkisarlarla hurma kütükleri arasinda acilar içinde kimsesiz dünyaya getirdigi bebegin göbegini kendi kesmesi gibi kimse sesine ses vermiyorsa bir Çelebi geda olarak, çagin iftiralarina maruz kalmis Meryemler için 'göbegimizi kendimiz keseriz' dedik.
Koca bir top kumasi paralamak pahasina... Ali Simsek
O Nobel almis büyük kalemler, dünyanin en etkili kadin yazarlari siralamasina girmis, bit palaslarinda cüce karakterleriyle fal baktiran kadin yazarlar ve daha niceleri tarihin sahit olabilecegi en acimasiz olaylara ses soluk olmaliydi, olmasi beklenirdi. Ama olmadilar. Adim attiklari her platformda kadin ve çocuk savunuculugu yapanlar muhtesem bir ikiyüzlülük ve amansiz korkaklikla; belki de sadece kendi mahallelerinin muhtarligina aday olan sig insanlar gibi düsünüp kendi düsünce sistemi disinda kalmislarin sesi olmayi istemediler; bilinçli bir tercihti bu.
Kendi nüfuzlarinin etkisinden faydalansin istemediler o zavalli kadin ve çocuklarin. Hapishanelerin dar mahbeslerinde sikismisliklarina ses olmaktan kaçindilar. Olur olmaz her seye ses veren bu yüce kametler, konu siyasi saiklerle zulmen içeri atilan on binlerce kadin ve bir o kadar çocuk mahkûm oldugunda onlarin yürek dayanmaz acilarini yazamadilar. Diyemediler "Yahu bu kadar da olmaz". Yüzbinlerce masum insan ve onlara yapilan iskence ve tecavüzler bir Dreyfus çikaramadi bizim milletin sinesinde.
Bir Dreyfus ve ona yasatilanlar daha mi etkiliydi yoksa bizim mi cesur bir kalemimiz yoktu. Dreyfus'a yasatilanlari normal gördügüm düsünülmesin, o da mazlumuydu kendi zamaninin. Ancak beklerdim ki onun ugradigi haksizlik üzerine kalem oynatmislarin, çagin Dreyfuslarina yapilan haksizliklarini da görmesini, iki çift laf etmesini. Hiçbir seyden haberi olmayan erlerin, askeri ögrencilerin, masum kadinlarin, çocuklarin, seksen yasina gelmis ninelerin, elden ayaktan düsmüs hasta ihtiyarlarin ne suçu var diyemezler miydi agiz ucuyla bile olsa?Madem onlar sessiz kaldilar.
Marvel'in karton kadin kahramanlarina bin basacak destansi direnislere imza atan yigit kadinlarimizi muavenet dagitirken yakalayanlara ses edemiyorlardi madem onlar, Ege'nin, Meriç'in derinliklerine kurban edilen yüzlerce günahsizin heder olup gitmesine sessiz mi kalinmaliydi? O hazin çigliklar soguk hapis duvarlari arasinda kaybolup gitsin miydi?Yazilmasin miydi gördügü iskenceden sonra, her kogus kapisi açildiginda yine götürecekler diye ürperen zavalli adamin drami, çirilçiplak birakildiklari spor salonunda yedigi dayagi göz yaslari içinde anlatan askerin acilari; yaslari bir ile alti arasinda degisen binlerce çocuk mahkûmun çaresizligi; anne babasindan ayri büyüyen çocuklarin sessiz hiçkiriklari unutulup gitsin miydi her biri ayri kanser sebebi bes yillik sahitlikler.
Biz nasil bakacaktik bunlar unutulup giderse çocuklarimizin yüzlerine? "Siz ne yaptiniz?" dediklerinde bir cevabimiz olmasin miydi?Hikayelerimi degerlendirmek üzere elestirilerine sundugum, yillarca dekanlik yapmis bir hocam vardi. Okuduktan sonra söyle demisti: "Bir adam sana ayni bezden takim elbise çikarman için bir top kumas vermis, sen takim degil de çok güzel bir gömlek dikmissin." Evet yoktu istidadim, terzilik bize göre degildi.
Basimin taci Akif'in, 'Kari' siirinde dedigi gibi: "Aglarim, aglatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârim!"Ama o kadar yoklukta bu acilari da yazan olmayinca, koyunun olmadigi yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derlermis. Nasil ki Hz. Meryem'in ugradigi iftiralar sonrasi yasadigi inkisarlarla hurma kütükleri arasinda acilar içinde kimsesiz dünyaya getirdigi bebegin göbegini kendi kesmesi gibi kimse sesine ses vermiyorsa bir Çelebi geda olarak, çagin iftiralarina maruz kalmis Meryemler için 'göbegimizi kendimiz keseriz' dedik.
Koca bir top kumasi paralamak pahasina... Ali Simsek